“Dijitalleşen Dünyada Mühendislik Eğitimi Çalıştayı” Sonuç Bildirgesi
Dünya üzerinde meydana gelen son gelişmeler değerlendirildiğinde AR-GE süreçlerinde yer alan mühendis ihtiyacının bütün OECD ülkelerinde artan bir eğilim sergilediği görülmektedir. Üretimde görev alan mühendis ihtiyacı ise uzak doğu ülkeleri dışındaki bütün OECD ülkelerinde azalma eğilimindedir. Tüm dünyada artan Ar-Ge mühendisi ihtiyacı, endüstri ve üniversitelerin birbirleri ile olan etkileşiminin ve iş birliğinin de giderek artmasını gerektirmektedir. Bu etkileşimden beklenen en önemli çıktı ise, endüstri için daha yetkin meslek adaylarının yetiştirilebilmesi için yeni nesil eğitim modellerinin geliştirilebilmesidir.
Kariyer gelişiminin büyük bir rekabet ortamında gerçekleştiği ülkemizde, endüstri için ideal bir mühendis adayının sahip olması gereken temel özellik “yeni ürünler ve/veya teknolojiler geliştirebilmek” olmakla birlikte, firmaların temel gelişme stratejilerine uygun nitelikler taşımalılardır. Bu nitelikler; kendi başına bilgi üretebilmek, problem tespit edebilmek, problemin mühendislik yaklaşımları ile sistematik çözülmesinde kullanılacak temel araçları biliyor olmak, bu araçları uygularken elde ettikleri verileri yorumlayıp en uygun çözümü ortaya koyabilmek ve ulusal/uluslararası bir çalışma grubu ile etkin sosyal iletişim kurabilmek olarak sıralanabilir. Bu niteliklere sahip mühendis adaylarının yetiştirilebilmesinde genelde üç temel öğretim modeli uygulanmaktadır. Bunlar, üniversitede uygulanan klasik kampüs/laboratuvar eğitimi, endüstri tarafından uygulanan mesleki gelişim eğitimi, üniversite-endüstri ortaklığında uygulanan ortak işyeri eğitimidir.
Endüstri tarafında uygulanan yenilikçi mühendis yetiştirme modelleri ülkemizdeki önde gelen firmaların geçmişten beri farklı üsluplar ile icra etmekte oldukları uzun dönem staj/eğitim süreçlerini kapsamaktadır (Ör: TOFAŞ, Renault, Bosch gibi firmalar tarafından uygulanan AR-GE Mühendisi Yetiştirme Programı veya Kibar Holding Bünyesindeki firmalarda uygulanan K-Team gibi). Bu süreçlerde; kişisel başvuru havuzundan seçilen uygun mühendis adayları, firma çalışanı mühendisler ile birlikte firma projelerinde gören almakta ve hem teknik konular, hem de iletişime yönelik yeteneklerin geliştirilmesine yönelik eğitimlerden geçmektedir. Böylece, mühendis adayları gerçek bir iş atmosferinde, mühendislik uygulamalarındaki performanslarını gözlemleyerek kişisel gelişimlerine ve kariyer planlamalarına yön verebilmek adına önemli bir kazanım sağlamaktadır. Nitekim, söz konusu programlara katılan mühendis adaylarının büyük çoğunluğunun daha kolay iş bulduğu ve/veya kariyer gelişimlerini daha etkin sürdürdükleri gözlemlenmiştir. Bu tip programı uygulayan firmalar tarafında ise, aday çalışanları gözlemleyerek, bu gözlem sonunda ön plana çıkanlar arasından uygun olanları istihdam etme fırsatı yakalanmaktadır. Bu niteliği ile söz konusu programlarının karşılıklı fayda sağlama açısından verimli olduğu anlaşılmıştır.
Endüstri-üniversite ortaklığında uygulanan yenilikçi mühendislik eğitiminde, ön plana çıkan yaklaşımların başında endüstri ile ortak eğitim programları tasarlayarak, lisans eğitiminin bir kısmının endüstride sürdürülmesinin sağlanmasıdır. Bu programlarda, mühendis adaylarının, üniversitede aldıkları bilgilerin endüstride ne şekilde uygulandığını, bu uygulamalarda direkt görev alarak deneyimlemeleri sağlanmaktadır. Bu deneyim sayesinde profesyonel çalışma hayatında hem mesleki hem de sosyal iletişim kapsamında sahip olunması gereken becerilerin belirlemesi ve buna bağlı olarak da her mühendis adayının tespit ettiği eksik yönleri giderecek önlemleri almak için inisiyatif kullanması teşvik edilmektedir. Ayrıca endüstride geçirilen dönem boyunca öğrencinin tespit ettiği ya da öğrencileri izleyen akademisyenler ve endüstri danışmanları tarafından tespit edilen eksikliklerin üniversitede uygulanan mühendislik müfredatına geri beslenerek geliştirilmesinin sağlanması da elde edilen/edilebilecek diğer önemli katma değer olarak nitelendirilmiştir. Ayrıca, sektörden aldığı geri beslemeye uygun olarak, mezun olacağı yarıyılda tamamlayıcı teknik seçmeli dersler alabileceği ve mezuniyet projesini de ortak eğitimin gerçekleştirildiği firmadan bir problemin çözümü üzerine yapabileceği değerlendirilmektedir. Bu şekilde sektöre, çalışacağı alanı önceden tanıyan ve özgüveni yüksek mühendislerin gönderilmesi sağlanmış olacaktır.
Bu arada, kampüs içerisinde yürütülen eğitim-öğretimde bir takım yeni motivasyonlara ihtiyaç olduğu değerlendirilmektedir. Üniversiteler tarafından uygulanmakta olan yenilikçi eğitim modelleri temelde standart didaktik iletişime dayalı ders anlatma yerine, “Probleme Dayalı Öğrenme” yaklaşımını benimseyerek, ders içeriğindeki bilimsel mühendislik yaklaşımlarının gerçek bir problemin çözümüne, ya da bir projenin icra edilmesine yönelik olarak uygulayarak pekiştirilmesi hedeflenmektedir. Bu kapsamda ön plana çıkan diğer bir öğretme metodu da “Ters (Flipped) Öğrenme” yaklaşımıdır. Bu yaklaşımda, öğrencilerin ders içeriğine ait temel ilkelere ders dışında, derse özel hazırlanmış yazılı/görsel metaryaller kullanarak hazırlanmaları sağlanmaktadır. Ders içeriğine ait uygulamaları ise, ders saatinde, grup çalışmaları ile hem dersi veren öğretim üyesi hem de gruptaki diğer öğrencileri ile etkileşerek gerçekleştirmektedir. Böylece, öğrencilerin probleme katkı sağlaması, özgün yaklaşımlar geliştirmeleri ve öğrenme sürecinde eşgüdüm ile hareket edebilmeleri sağlanmaya çalışılmaktadır. Bunların dışında ders işleme motivasyonunu artırıcı farklı yöntemlerde kullanılabilir ve geliştirilebilir.
Sonuç olarak, yetkin mühendislerin yetiştirilmesinde yeni eğitim-öğretim yaklaşımlarına ihtiyaç olduğu, sektörle birlikte bir projeye dayalı ortak öğretimin bugün itibariyle yüksek derecede gerekli olduğu, ancak yapılacak ortak eğitimin bir projeye dayalı olarak yürütülmesinin önemli olduğu, bunun aynı zamanda üniversite –sanayi işbirliğinde gerçekçi bir adım olacağı değerlendirilmektedir. Ayrıca, bilgisayar ve internet teknolojisindeki hızlı gelişim ve değişim göz önüne alınarak yeni kuşak mühendis adaylarının eğitim-öğretiminde yeni arayışların devam edeceği ve kullanılan yöntem ve materyallerin sürekli güncellenme ihtiyacı içerisinde olacağı değerlendirilmektedir.